top of page

ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NEDİR? (ALDATMA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI)

Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.


Evli bir kadın ya da erkeğin eşinden başka kişiyle kendi iradesiyle cinsel ilişki kurması zina olarak tanımlanabilir. Günümüzde en çok karşılaşılan boşanma sebeplerinden biri de zina nedeniyle boşanma davasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken hususlar hak düşürücü süre ve af olgusudur. Dava hakkı olan eş zina eylemini yani aldatıldığını öğrenmesinden itibaren 6 ay ve zinanın üzerinde 5 yıl geçmesi halinde dava hakkını kaybetmektedir. Zina eylemini gerçekleştiren eşini affeden eşin dava hakkı yoktur.


Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Cinsel ilişki gerçekleşmeyen hiçbir eylem hukuk düzeninde zina olarak kabul edilmemektedir. Eşlerden birinin aşıkane hareketleri, sadece flört etmesi, öpmesi, sarılması ya da buna benzer davranışlarda bulunması zina sebebine boşanmaya karar verilebilmesi için yeterli değildir. Ancak bu durum sadakat yükümlülüğünün ihlali ve güven sarsıcı davranış olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasına konu edilebilir. Her sadakat yükümlüğünün ihlali zina değildir.


Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Bu sebebe dayanan bir boşanma davasında, sebebin gerçekleşmiş olması yeterli olup, ayrıca bu olayın evlilik birliği üzerindeki etkilerine (diğer bir ifade ile bu olay sebebiyle ortak yaşamın temelinden sarsılmış, amacını yitirmiş, devamına olanak kalmamış olup olmadığına) bakılmaz. Olayın gerçekleşmiş olması tek başına boşanma için yeterlidir.


Evli birinin aynı cinsten biriyle (eşcinsel, homoseksüel) cinsel ilişkiye girmesi de zinadır.


***


ZİNA OLAYININ MEVCUT SAYILABİLMESİ İÇİN EN ÖNEMLİ KOŞUL, "CİNSEL İLİŞKİNİN" VARLIĞININ KESİN VEYA GÜÇLÜ KARİNEYLE KANITLANMIŞ OLMASIDIR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/1282 K. 2017/7819 T. 20.06.2017)


Davacı erkek tarafından zina (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK166/l) hukuki sebeplerine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece tarafların zina (TMK m.161) nedeniyle boşanmalarına karar verilmiştir. Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davalı kadının bir başka erkekle telefonda konuştuğu anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka erkekle cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı kadının bu davranışları zina değil, "güven sarsıcı davranış" niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/12529 K. 2018/2543 T. 26.02.2018)


Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşulu, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır(Dairemizin, 06.06.2016 gün ve 2015/19056 E- 2016/11165 K. sayılı kararı). Eldeki davada, yapılan yargılama ve toplanan delilere göre, davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davalı kadının eylemlerinin güven sarsıcı davranışlar kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi doğru olmamıştır.


***


DAVALI KADININ BİR BAŞKA ERKEKLE TELEFONDA KONUŞTUĞU ANLAŞILMAKLA BERABER, EVLİLİK SIRASINDA, BİR BAŞKA ERKEKLE CİNSEL BİRLEŞMENİN GERÇEKLEŞTİĞİ DOSYA KAPSAMI VE TANIK BEYANLARINDAN ANLAŞILAMAMAKTADIR. BU NEDENLE DAVALI KADININ BU DAVRANIŞLARI ZİNA DEĞİL, "GÜVEN SARSICI DAVRANIŞ" NİTELİĞİNDEDİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/1282 K. 2017/7819 T. 20.06.2017)


Davacı erkek tarafından zina (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK166/l) hukuki sebeplerine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece tarafların zina (TMK m.161) nedeniyle boşanmalarına karar verilmiştir. Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davalı kadının bir başka erkekle telefonda konuştuğu anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka erkekle cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı kadının bu davranışları zina değil, "güven sarsıcı davranış" niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.


***


ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMAYA KARAR VEREBİLMEK İÇİN DİĞER EŞİN BİR BAŞKASIYLA CİNSEL İLİŞKİYE GİRDİĞİNİN KABULÜNÜ GEREKTİREN DELİLLERİN VARLIĞI GEREKİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/12732 K. 2014/22944 T. 17.11.2014)


Davacı (kadın), davalı (koca) aleyhine münhasıran zina (TMK.md.161) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açmış, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Zina sebebiyle boşanmaya karar verebilmek için diğer eşin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girdiğinin kabulünü gerektiren delillerin varlığı gerekir. Somut olayda davacı, dayandığı delillerle davalının zinasını ispatlayabilmiş değildir. Öte yandan Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesine göre bir boşanma isteği de yoktur. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


***


KADININ, YALNIZKEN BİR BAŞKA ERKEĞİ ORTAK KONUTA ALMASI VE BU ŞAHSIN YARI ÇIPLAK VAZİYETTE GİZLENİRKEN YAKALANMASI ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDER


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2012/16833 K. 2013/17864 T. 24.06.2013)


Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı (kadın)'ın 16.07.2010 günü ortak konuta erkek aldığı, bu şahsın banyoda yarı çıplak vaziyette gizlenmiş halde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu vakıa mahkemece de sabit kabul edilmiştir. Kadının, yalnızken bir başka erkeği ortak konuta alması ve bu şahsın yarı çıplak vaziyette gizlenirken yakalanması zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. Davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının zina sebebiyle kabulü gerekirken, bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.


***


ERKEĞİN BAŞKA KADINLA UYGUNSUZ FOTOĞRAFININ OLMASI VE BAŞKA KADINLA BİRLİKTE YAŞAMASI, CİNSEL İLİŞKİNİN GÜÇLÜ KARİNEYLE YAŞANDIĞINA VE DOLAYISIYLA ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDER


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2019/4012 K. 2019/12142 T. 11.12.2019)


Dava zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasıdır. Bölge adliye mahkemesince davacı kadının zina (TMK m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de; toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina (TMK m. 161) hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacı kadının zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.


***


DAVALI ERKEĞİN BAŞKA BİR KADINLA EVDEN ÇIKARKEN VE SOKAKTA YÜRÜRKEN GÖRÜLMESİ ZİNA DEĞİL, "GÜVEN SARSICI DAVRANIŞ" NİTELİĞİNDEDİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/15989 K. 2018/4730 T. 09.04.2018)


Davacı kadın tarafından zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece tarafların zina nedeniyle boşanmalarına karar verilmiştir. Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı erkeğin bir başka kadınla cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin başka bir kadınla evden çıkarken ve sokakta yürürken görüldüğü anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka kadınla cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı erkeğin bu davranışları zina değil, "güven sarsıcı davranış" niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.


***


ZİNAYA MUHAKKAK GÖZÜYLE BAKILMASINI GEREKTİREN FOTOĞRAFLARLA İSPATLANABİLİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/21921 K. 2015/12332 T. 10.06.2015)


Davacı (karşı davalı), Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" sebebiyle boşanma davası açmış, yargılama sırasında 10.12.2013 tarihli oturumda dava sebebini, "zina" olarak ıslah etmiştir. Davalı-karşı davacı(nın) bir başka kadınla ilişkisinin olduğu, bu kadını ayrı yaşadıkları dönemde ortak konuta getirdiği, tanıkları ... ve ...'in beyanları ve dosyaya sunulan, zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektiren fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Toplanan deliller zinanın sübutuna yeterlidir. O halde, tarafların zina (TMK m.161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.


***


FOTOĞRAFLAR ZİNA NEDENİYLE BOŞANMAYA KARAR VERİLMESİ İÇİN YETERLİ VE ELVERİŞLİ NİTELİKTE OLMALIDIR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/966 K. 2009/2835 T. 23.02.2009)


Dava zina (TMK.md.161) nedenine dayalı olarak açılmıştır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı bir dava bulunmamaktadır. Davacı, davasını kanıtlamak için gösterdiği tanık S.S.’ın dinlenmesinden vazgeçmiştir. Davacının dosyaya sunduğu fotoğraflar ise tek başına zina nedeniyle boşanmaya karar verilmesi için yeterli ve elverişli nitelikte değildir. Davanın reddi gerekirken kabulü doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.


***


FARKLI FARKLI MEKANLARDA VE ZAMANLARDA ÇEKTİRDİĞİ ANLAŞILAN VE DAVALININ OLAĞANIN DIŞINDAKİ SAMİMİ POZLARINI İÇEREN FOTOĞRAFLAR İSPAT VASITASI OLARAK KULLANILABİLİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2017/4602 K. 2018/14854 T. 18.12.2018)


Mahkemece; davalı erkeğin, evlilik devam ederken, Ş. isimli kadınla ilişkisinin olduğu, eşine karşı sadakatsiz davrandığı ancak halen eylemin devam ettiğine ilişkin kesin kanıtlar bulunmadığı, tanıkların beyanlarında yer ile zaman mefhumunun belirtilmediği, erkeğin ilişkisi olan kadının hamile olduğunun da ispatlanamadığı gerekçeleriyle davacı kadının zina sebebiyle açılan davasının reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, gerek tanık olarak dinlenen ortak çocuk Burak'ın gerekse diğer tanık ...'in anlatımları ile davacı tarafından dosyaya sunulan, davalı ile bir başka kadının farklı farklı mekanlarda ve zamanlarda çektirdiği anlaşılan ve davalının olağanın dışındaki samimi pozlarını içeren fotoğraflar hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadın tarafından davalı erkeğin zinasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma talebinin de kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.


***


EVLİ ERKEĞİN BAŞKA BİR KADINLA AYNI EVDE BİRLİKTE YAŞAMASI, ZİNAYA MUHAKKAK NAZARIYLA BAKILMASINI GEREKTİREN BİR DURUMDUR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/21641 K. 2015/6508 T. 03.04.2015)


Davacı-davalı (koca)nın, bir başka kadınla ilişkisinin olduğu ve bu kadınla aynı evde birlikte yaşadığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece de, maddi hadise bu şekilde tespit edilmiştir. Evli erkeğin başka bir kadınla aynı evde birlikte yaşaması, zinaya muhakkak nazarıyla bakılmasını gerektiren bir durumdur. Kocanın zinası ispatlanmıştır. O halde, davalı kadın tarafından açılan "zina" (TMK m. 161) sebebine dayanan birleştirilen boşanma davasının kabulü ile tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken "zinanın ispatlanmadığı" gerekçesiyle reddi doğru bulunmamıştır.


***


AYNI İŞ YERİNDE ÇALIŞAN BİR BAŞKA ERKEKLE TELEFONLA GÖRÜŞME, MESAJ GÖNDERME VE BU KİŞİNİN ARABASINA BİNMİŞ OLMA, ZİNAYA DELALET EDEN DAVRANIŞLAR NİTELİĞİNDE DEĞİLDİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2008/20278 K. 2010/1423 T. 01.02.2010)


Davalı-davacı (koca) vekili, birleşen boşanma davasını 31.7.2008 tarihli oturumda zina (TMK. m. 161) sebebine dayandırdıklarını açıklamış, mahkemece de birleşen boşanma davasının bu sebebe dayandığı kabul edilmiştir. Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Aynı iş yerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacının zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.


***


EŞİNİN KENDİSİ EVDE YOKKEN BİR BAŞKA ERKEĞİ EVE ALDIĞINI BİLDİĞİ HALDE, BU OLAYLARDAN SONRA EVLİLİK BİRLİĞİNİ DEVAM ETTİRMİŞ OLMASI AF NİTELİĞİNDEDİR. AFFEDEN TARAFIN DAVA HAKKI YOKTUR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/19942 K. 2010/21140 T. 15.12.2010)


Davalı-davacının, kocanın davasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davacı-davalı (koca) tarafından açılan boşanma davası, münhasıran zina (TMK.md.161) sebebine dayanmaktadır. Dinlenen davacı tanıklarının beyanlarındaki hadiseler 2005 ve 2006 yıllarına aittir. Bu olaylardan sonra tarafların başka bir yere taşındıkları ve evlilik birliğinin uzunca bir süre devam ettiği, davalı-davacı kadının en son 03.06.2008 tarihinde ortak konuttan ayrılıp, önceki evliliğinden olma çocuğunun yanında kalmaya başladığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davacı-davalının, eşinin kendisi evde yokken bir başka erkeği eve aldığını bildiği halde, bu olaylardan sonra evlilik birliğini devam ettirmiş olması af niteliğindedir. Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK.md.161/son). Bundan sonra birliğin devam ettiği süre zarfında davalı-davacı (kadın) ın zina eyleminin temadi ettiğine ilişkin bir delil ve tanık beyanı da bulunmamaktadır. Öyleyse zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken, isteğin kabulü doğru bulunmamıştır.


***


AFFEDİLEN VE HOŞGÖRÜYLE KARŞILANAN OLAYLAR, BOŞANMA SEBEBİ OLMAZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2008/19603 K. 2010/2135 T. 09.02.2010)


Davalı-davacının bir başka kadınla ilişkisi altı yıl öncesine aittir. Bu olay sonrasında tarafların barıştıkları ve 2002 doğumlu bir çocuklarının olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, açıklanan eylemi nedeniyle koca, davacı-davalı (kadın) tarafından affedilmiş ve en azından hoşgörüyle karşılanmıştır. Affedilen ve hoşgörüyle karşılanan olaylar, boşanma sebebi olmaz. Davacı-davalı tanıklarının bundan sonraki döneme ilişkin beyanları , davacıdan aktarmadır. Davacı-davalıdan aktarılan olaylar sabit kabul edilemez. Sunulan telefon görüşmelerinin ise davalı-davacı kocaya ait olduğu da kanıtlanamamıştır. Davacı-davalı (kadın) ın ise, boşanma davası öncesinde bir başka erkekle birlikte görüldüğü ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu gerçekleşmiştir. Bu itibarla davacı-davalının , kocanın davasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.


***


ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI YASADA ÖNGÖRÜLEN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İÇERİSİNDE AÇILMALIDIR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/19822 K. 2014/20613 T. 23.10.2014)


Dava, münhasıran Türk Medeni Kanununun 161. maddesine dayanan zina hukuki sebebine dayalı boşanma talebidir. Buna göre, dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer (TMK.md.161/2). Davacı kocanın, eşinin bir başka erkekle zina ettiğini Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/304 esas, 2010/134 karar sayılı dosyasının 15.09.2009 tarihli duruşmasında öğrendiği, zina nedeniyle boşanma davasını 01.04.2010 tarihinde açtığı, bu durumda davanın yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında boşanma davasına münhasıran zina sebebine (TMK.m.161) dayalı olarak açıldığı konusunda bir çekişme de bulunmamaktadır. Durum böyleyken, davanın hak düşürüsü süre nedeniyle reddi gerekirken, yazılı olduğu şekilde boşanma kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


***


HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE TEMADİ EDEN EYLEMLERDE SON EYLEMDEN İTİBAREN BAŞLAR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2011/17018 K. 2012/14045 T. 24.05.2012)


Zina nedenine dayalı boşanma davalarında altı aylık hak düşürücü süre, temadi eden eylemlerde son eylemin bittiği tarihten başlar. Davalının zinasının devamlılık arz ettiği, tanık beyanları ve davalının sosyal ve ekonomik durumunun tespiti için kolluk tarafından düzenlenen 21.04.2011 tarihli tutanak içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylemden itibaren başlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi değerlendirilip, "zina (TMK. md. 161)" sebebine dayalı boşanma davasının kabulü koşulları oluşmuş olmasına rağmen; davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru bulunmamıştır.


***


ZİNA EYLEMİ DEVAM ETTİĞİNDE, HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE DE GEÇMİŞ SAYILMAZ (ZİNA EYLEMİNİN TEMADİ ETMESİ)


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2019/1357 K. 2019/6263 T. 20.05.2019)


Davacı kadın tarafından özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece, TMK 161. madde kapsamında yapılan değerlendirmede, davacı kadının zina eyleminden haberdar olduğu ve zina eylemini bilmesine rağmen evlilik birliğini devam ettirdiği, davacı kadının, davalı erkeğin eylemini affettiği ya da hoşgörü ile karşıladığı, bu nedenle erkeğe kusur yüklenemeyeceği, zina eyleminin temadi ettiğine dair bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, TMK 166/1 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede ise davacı kadının iddiasını ispatlar delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre de geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayanılarak açmış olduğu her iki davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.


***


ZİNA EYLEMİ DEVAM ETTİĞİNDE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE GEÇMİŞ SAYILMAZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/6948 K. 2017/12841 T. 15.11.2017)


Davalı-karşı davacı kadın tarafından özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m.161) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece davalı-karşı davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasının "TMK 161 maddesinde belirtilen dava sebebini öğrenilmesinden başlayarak 6 ay içerisinde açılmadığından bahisle davalı-karşı davacının zina nedenine dayalı boşanma davasının hak düşürücü süre nedeni ile" reddine karar verilmiştir.


Davacı-karşı davalı erkeğin uzun süreden beri bir başka kadınla birlikte yaşadığı, aynı kadınla ilişkisinin halen devam ettiği yapılan soruşturma ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, davanın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.


***


AF, ÖNCESİNDEKİ ZİNA EYLEMİNE DAYALI OLARAK DAVA HAKKINI ORTADAN KALDIRIR İSE DE, SONRASINDAKİ ZİNA EYLEMİNE DAYALI DAVA HAKKI ÜZERİNDE ETKİLİ DEĞİLDİR. DAVACININ AFFINDAN SONRA DA DAVALININ AYNI KADINLA İLİŞKİSİNİN DEVAM ETTİĞİ GERÇEKLEŞTİĞİNE GÖRE, KADININ BOŞANMA DAVASININ KABULÜ İLE TARAFLARIN ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMALARINA KARAR VERİLMESİ GEREKİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/14998 K. 2014/15758 T. 07.07.2014)


Mahkemece, kadın tarafından açılan “zina (TMK.md.161) sebebine dayanan boşanma davası, “ davalının zina yaptığı sabit ise de, davacının eşini affettiği, aftan sonra zinanın devam ettiğinin ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Davalının bir başka kadınla ilişkisinin olduğu, bu kadından 24.07.2010 tarihinde bir çocuğunun bulunduğu, çocuğun annesi tarafından davalı aleyhine 28.02.2011 tarihinde babalık davası açıldığı, davalının babalığına hükmedildiği, kararın 23.10.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kadının eşinin bir başka kadınla ilişkisini öğrenmesinden sonra tarafların barıştıkları ve 2010 yılı Eylül ayında birlikte hacca gittikleri doğrudur. Eldeki boşanma davası 05.10.2011 tarihinde açılmıştır. Davalı aleyhine açılan babalık davasında 13.02.2012 tarihli oturumda dinlenen tanık beyanından ve dosyaya sunulan mesaj dökümlerinden davalının aynı kadınla ilişkisinin tarafların barışmalarından sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır (TMK.md.161/son) ise de, sonrasındaki zina eylemine dayalı dava hakkı üzerinde etkili değildir. Davacının affından sonra da davalının aynı kadınla ilişkisinin devam ettiği gerçekleştiğine göre, kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların zina (TMK.md.161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.


***


UYGUN ISLAH DİLEKÇESİ İLE DAVA TERDİTLİ HALE GETİRİLDİĞİNDE 6 AYLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE DAVANIN AÇILDIĞI TARİHE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2020/1854 K. 2020/3542 T. 01.07.2020)


Davacı-karşı davalı kadın 09.03.2015 tarihinde evlilik birliğinin temelinde sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, 06.06.2016 tarihli usule uygun ıslah dilekçesi ile davasını terditli hale getirerek; tarafların zina (TMK m. l61) olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki nedenine dayalı olarak boşanmaları talebinde bulunmuştur. Davacı-karşı davalı kadının ıslah dilekçesi incelendiğinde; talebin dava dilekçesinin ıslahı niteliğinde olduğu, bu durumda TMK 161. maddesinde belirtilen 6 aylık hak düşürücü sürenin davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı kadın davalı-karşı davacı erkeğin Yasemin isimli kadınla 14.11.2014 - 16.11.2014 tarihleri arasında aynı uçakla Antalya’ya gidip aynı otel odasında kaldıkları iddiasında bulunmuş ve dosya arasında bulunan müzekkere cevapları ile iddiasını ispatlamıştır. Belirtilen olay tarihleri dikkate alındığında 09.03.2015 tarihinde açılan davada 6 aylık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmakta olup bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin zina hukuki nedenine dayalı olarak açılan davada verdiği hükme yönelik istinaf başvurusunun esası incelenecek yerde, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.


***


ERKEĞİN TELEFONUNDAKİ SKYPE İSİMLİ SESLİ, GÖRÜNTÜLÜ VE YAZILI SOHBET VE İLETİŞİM UYGULAMASI ÜZERİNDEN BAŞKA KADINLARLA YAPMIŞ OLDUĞU CİNSEL İÇERİKLİ YAZIŞMALARIN EKRAN GÖRÜNTÜLERİ ALINMAK SURETİYLE DOSYAYA SUNULAN ÇIKTILARIN ERKEĞİN HABERİ OLMAKSIZIN, ONUN BİLGİSİ VE RIZASI DIŞINDA SIRF DELİL OLUŞTURMAK MAKSATLI OLARAK HUKUKA AYKIRI BİR ŞEKİLDE ELDE EDİLDİĞİNDEN BAHSEDİLEMEZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2021/478 K. 2021/1604 T. 23.02.2021)


Dava, kadın tarafından açılan Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda "Cinsel yönden güven sarsıcı davranışlarda" bulunan davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, hüküm taraflarca "Boşanma hükmü dışındaki yönlerden" istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, erkeğe yüklenen kusura ilişkin vakıanın hukuka uygun delillerle ispatlanamadığı, davacı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan ve erkeğe ait olduğu iddia edilen ekran görüntülerinin, erkeğin telefonundan erkeğin rızası dışında hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesiyle erkeğe kusur olarak yüklenen bu vakıanın gerçekleşmediği, kusursuz olan tarafın da Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2 maddesi uyarınca tazminatla sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle erkeğin istinaf talebi kabul edilerek kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, kadının ise istinaf talebi esastan reddedilmiş, hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.


Davacı kadın tarafından, davalı erkeğin telefonundaki SKYPE isimli sesli, görüntülü ve yazılı sohbet ve iletişim uygulaması üzerinden başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların ekran görüntüleri alınmak suretiyle dosyaya sunulan çıktıların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğinden bahsedilemez. Bu durumda, davacı tarafça usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delilin hükme esas alınmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. O halde istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, davacı kadın tarafından sunulan bu delil de dikkate alınarak hüküm kurulmak ve istinaf incelemesi buna göre yapılarak bir karar verilmek üzere hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir.


***


DAVALI-DAVACI KADIN ERKEĞİN DOSYAYA SUNDUĞU KAYITLARIN HUKUKA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLDİĞİNİ İSPATLAYAMAMIŞTIR. MESAJ KAYITLARININ ELDE EDİLİŞİ HUKUKA UYGUN OLDUĞU GİBİ, ZİNANIN VARLIĞI DOSYA KAPSAMINDAKİ TANIK BEYANLARI VE DİĞER DELİLLERLE DE SÜBUT BULMUŞTUR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2021/794 K. 2021/2440 T. 22.03.2021)


Davacı-davalı erkek tarafından açılan davada terditli boşanma talebinde bulunulmuş, zina hukuksal sebebine dayalı boşanmanın koşullarının bulunmaması halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince erkeğin zinaya dayalı davasının reddine karar verilerek evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle karşılıklı boşanmaya ve boşanmanın ferilerine hükmedilmiştir. Karara karşı davacı-davalı erkek tarafından boşanma sebebi ve velayet; davalı-davacı kadın tarafından da kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen manevi tazminat yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir. Taraflar aynı sebeplerle temyize başvurmuştur.


Bölge adliye mahkemesi, davacı-davalı erkeğin dosyaya sunduğu ses ve mesaj kayıtlarının hukuka uygun şekilde elde edildiğinin kanıtlanamadığından ve kayıtların hukuka aykırı delil olduğundan bahisle, erkeğin boşanma sebebine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Davalı-davacı kadın erkeğin dosyaya sunduğu kayıtların hukuka aykırı olarak elde edildiğini ispatlayamamıştır. Mesaj kayıtlarının elde edilişi hukuka uygun olduğu gibi, zinanın varlığı dosya kapsamındaki tanık beyanları ve diğer delillerle de sübut bulmuştur. Öyleyse, erkeğin zinaya dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.


***


KADININ GECE GEÇ SAATTE, EŞİNİN OLMADIĞI BİR ZAMANDA EVE YABANCI ERKEK ALMASI MEŞRU BİR AMACA YÖNELİK OLDUĞU KANITLANMADIKÇA ZİNANIN VARLIĞINA DELALET EDER. BOŞANMAYI İSTEYEBİLMEK İÇİN TAMAMEN KUSURSUZ YA DA AZ KUSURLU OLMAYA GEREK OLMAYIP DAHA FAZLA KUSURLU BULUNAN TARAFIN DAHİ DAVA HAKKI BULUNMAKLA BERABER, BOŞANMAYA KARAR VERİLEBİLMESİ İÇİN DAVALININ AZ DA OLSA KUSURUNUN VARLIĞI VE BUNUN BELİRLENMESİ KAÇINILMAZDIR.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/11464 K. 2010/15575 T. 28.09.2010)


1-Toplanan delillerden davalı-davacı kadının eşinin gece vardiyası için işte olduğu saatte bir başka erkeği geceleyin eve aldığı anlaşılmaktadır. Kadının gece geç saatte, eşinin olmadığı bir zamanda eve yabancı erkek alması meşru bir amaca yönelik olduğu kanıtlanmadıkça zinanın varlığına delalet eder. Davalı-davacı kadının zinası kanıtlanmıştır. Davacı-davalı kocanın Türk Medeni Kanununun 161. maddesi uyarınca açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.


2-Boşanmaya neden olan olaylarda eve başka erkek alan davalı-davacı kadın tamamen kusurludur. Davacı-davalı kocaya atfı kabil bir kusurun varlığı kanıtlanamamıştır.


Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.


Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.


Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK.md.166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-davacı kadının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-davalı kocaya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davalı-davacı kadının boşanma davasının reddi gerekirken; yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.


***


GECELEYİN EVİNDEN GİZLİCE ÇIKIP BİR ASKERLE BULUŞMASI VE BİRBİRLERİNE SARILMIŞ HALDE GÖRÜLMESİ ZİNA YAPTIĞINI KABULE YETERLİ DEĞİLDİR


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2013/20105 K. 2014/2281 T. 10.02.2014)


Davalının, geceleyin evinden gizlice çıkıp, bir askerle buluştuğu ve birbirlerine sarılmış halde görüldüğü yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu eylem sabit görülmüş, eylemin “güven sarsıcı davranış veya sadakatsizlik olarak değerlendirilebileceği, zina olarak görülemeyeceği” belirtilerek dava reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.


Zina mutlak bir boşanma sebebidir. Bunun mutlak boşanma sebebi olması gerçekleşmiş olması halinde evlilik birliğini temelinden sarstığının, karine olarak kabul edilmesine dayanır. Yasa koyucu, zina olayını özel boşanma sebebi saymakla bu olayın evliliği derin biçimde sarstığını baştan kabul etmiş, ayrıca olayın evlilik birliği üzerindeki etkilerinin araştırılmasına lüzum görmemiştir. Bu bakımdan “zina” sebebine dayanan boşanma talebinin içinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması olgusu, bu sebeple açıkça dayanılmamış olsa bile zaten mevcuttur. Yeter ki, davacı, dava dilekçesinde davalının zinası sebebiyle evliliğin kendisi açısından çekilmez hale gelmiş olduğunu belirtmiş bulunsun. Bu bakımdan, toplanan deliller davalının bir başka erkekle cinsel ilişkisine muhakkak nazarıyla bakılmasını gerektirecek yeterlikte değilse, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanma kararı verilebilir. Buna engel bir hüküm bulunmamaktadır. Davalının gerçekleşen kusurlu davranışı zina yaptığını kabule yeterli olmamakla birlikte, evlilik birliğini ortak hayatı devam ettirmesi diğer eşten beklenmeyecek derecede ve ortak hayatın devamına imkan bırakmayacak nitelikte temelinden sarstığına göre, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın isteğin reddi doğru bulunmamıştır.


***


DAVALININ ZİNA YAPTIĞI KANITLANAMAZSA ZİNA NEDENİYLE BOŞANMAYA KARAR VERİLEMEZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2011/4947 K. 2011/23680 T. 27.12.2011)


Davalı-davacı kocanın davasının münhasıran Türk Medeni Kanununun 161.maddesinde düzenlenen "zina" hukuksal nedenine dayalı boşanma davası olduğu anlaşılmaktadır. Toplanan delillerle, davacı-davalı kadının zina yaptığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece davalı-davacı kocanın davasının reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hata yapılarak yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2010/18806 K. 2011/18522 T. 14.11.2011)


Davalı-karşı davacı kadın Türk Medeni Kanununun 161. maddesi uyarınca zina nedeniyle boşanma davası açmış, mahkemece davanın bu nedenle kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre kocanın zina eyleminin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı kadının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca açılmış davası ve talebi de bulunmamaktadır. Bu durumda zina sebebine dayanan davanın reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırıdır.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/20556 K. 2011/2985 T. 22.02.2011)


Davacı-davalı kocanın davası münhasıran zina sebebiyle Türk Medeni Kanununun 161. maddesine dayalı olarak açılmış olup, Türk Medeni Kanununun 166. maddesine dayalı bir davası bulunmamaktadır. Delillerin Türk Medeni Kanununun 161. maddesi gereğince zina nedeniyle boşanma koşullarının gerçekleşmiş olup olmadığı çerçevesinde değerlendirilip hüküm kurulması gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/5378 K. 2009/9542 T. 13.05.2009)


Davacı koca, münhasıran zina (TMK.md.161) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma isteminde bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesine dayalı bir dava yoktur. Davacı koca, davalı kadının zina yaptığını ispatlayamamıştır. Zina sebebi ile açılan boşanma davasının reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru olmamıştır.


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2014/12732 K. 2014/22944 T. 17.11.2014)


Davacı (kadın), davalı (koca) aleyhine münhasıran zina (TMK.md.161) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açmış, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Zina sebebiyle boşanmaya karar verebilmek için diğer eşin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girdiğinin kabulünü gerektiren delillerin varlığı gerekir. Somut olayda davacı, dayandığı delillerle davalının zinasını ispatlayabilmiş değildir. Öte yandan Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesine göre bir boşanma isteği de yoktur. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekir.


***


DUYUMA VE BAŞKALARININ AKTARDIKLARINA DAYALI TANIK BEYANLARI SABİT KABUL EDİLEMEZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2009/13782 K. 2010/14935 T. 20.09.2010)


Davalı-davacı tarafından açılan birleştirilen boşanma davası, münhasıran zina (TMK.m.161) sebebine dayanmaktadır. Bu husustaki tanık beyanları, tarafların ortak çocuğu …'ten duyduklarına ve başkalarının aktardıklarına dayanmakta olup sabit kabul edilemez. Davacı-davalının zinasını kabule yeterli delil bulunmamaktadır. O halde koca tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.


***


DAVALI ERKEĞİN İKRARI HAKİMİ BAĞLAMAZ


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/5037 K. 2017/10998 T. 12.10.2017)


Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle Türk Medeni Kanununun 184. maddesi gereğince davalı erkeğin ikrarının hakimi bağlamayacağı ancak dosyadaki diğer delillerle zina iddiasının kanıtlanmış olduğunun anlaşılmasına göre davalı erkeğin ve davacı kadının temyiz itirazları yersizdir.


***


ZİNA EYLEMİNİN İSPATLANDIĞININ KABUL EDİLDİĞİ ÇEŞİTLİ YARGITAY KARARLARI


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2017/7203 K. 2018/12098 T. 30.10.2018)


Mahkemece, davacı-davalı erkeğin zina eyleminin ispatlanamadığı gerekçesiyle, davalı-davacı kadının zina (TMK m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı erkeğin, evlilik birliği devam ederken, .....'da davet ve eğlencelere ... isimli kadınla el ele katıldıkları ve buradan birlikte ayrıldıkları, yine tanık .... ile telefon konuşmaları sırasında davacı-davalı erkeğin tanığa imam nikahlı eşinin selamı olduğunu söylediği, diğer yandan nüfus kayıtlarından davacı-davalı erkeğin 28.12.2017 tarihli tanıma senedi ile evlilik dışı doğan çocuğu tanıdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-davalı erkeğin zina eyleminin ispatlandığının kabulü gerekir. O halde, davalı-davacı kadının zina hukuki sebebine (TMK m.161) dayalı boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.


***


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2019/2794 K. 2019/7337 T. 19.06.2019)


Yapılan yargılama ve toplanan delillerle, mahkemeninde gerekçesinde kabul ettiği üzere erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşadığı ve 04.05.2015 tarihinde çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Zina olgusu ispatlanmıştır. Davalı-karşı davacı kadının zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının (TMK m. 161) kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.


***


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2011/5750 K. 2012/3148 T. 20.02.2012)


Toplanan delillerden; davalı kocanın bir başka kadınla karı koca hayatı yaşadığı sabit olmuştur. Türk Medeni Kanununun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Davacı kadının zina hukuksal nedenine dayalı davasının kabulü ile zina nedeniyle boşanmaya karar verileceği yerde, şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


***


(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2016/14658 K. 2018/1859 T. 13.02.2018)


Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; davalı erkeğin, evlilik devam ederken yabancı uyruklu bir kadın ile ilişkisinin olduğunu, eşine karşı sadakatsiz davrandığını ancak zinanın dava tarihinde devam ettiğinin ve halen sürdüğüne ilişkin kesin kanıtlar bulunmadığı belirtilerek, kadının zina davasını ispatlayamadığı kabul edilmiş ise de, gerek tanık olarak dinlenen ortak çocuk ..., gerek ise diğer tanık ...'ın beyanları dikkate alındığında davalı erkeğin dava açıldığı tarihe kadar başka bir kadınla yaşamaya devam ettiği davacı tarafından dosyaya sunulan fotoğraflardan ve tanık anlatımlarıyla anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasını ispatladığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının zinaya dayalı (TMK m.161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.


34 görüntüleme
bottom of page